Ana Sayfae-DergiJeotermal enerji karbon emisyonlarını azaltıyor

Jeotermal enerji karbon emisyonlarını azaltıyor

Canterbury Üniversitesi (UC) öğrencileri, atmosferden karbondioksit (CO2) ayrıştırma yeteneğine sahip yenilenebilir ve ucuz bir enerji kaynağı tespit ettiler.

UC İnşaat ve Doğa Kaynaklar Mühendisliği Doktoru Karan Titus‘un yaptığı araştırmasında, rezervlerden çıkan jeotermal suyu orman atıklarını yakma suretiyle daha fazla ısıtarak elektrik üretmenin daha verimli olacağını düşündüler. Ayrıca işlenmiş jeotermal su ve yanan odundan açığa çıkan CO2’yi birlikte yeraltına geri enjekte ederek çevreyi korumayı da amaçlıyor.

Karan, Jeotermal-Biyoenerji karbon yakalama ve depolama (BECCS) olarak bilinen sürecin önemli faydaları olduğunu söylüyor. “Daha temiz, yenilenebilir enerji üretmek için dolaylı olarak CO2’yi atmosferden uzaklaştırıyoruz. Jeotermal-BECCS tesisleri yeraltı jeotermal rezervlerinden her yıl 1 milyon ton kullanılabilir CO2 depolayabilir.” dedi.  

“Geleneksel jeotermal enerjiye kıyasla bu yöntemi kullanarak önemli ölçüde daha fazla yenilenebilir enerji üretebiliriz. BECCS sistemi ayrıca, daha fazla yenilenebilir enerji üretmesi ve güvenli bir şekilde CO2 depolaması yönleriyle diğer yaygın iklim değişikliği azaltma sistemlerine göre ton başına salınan CO2 miktarı bakımından daha uygun bir maliyete sahiptir.

Günümüzde CO2‘yi havadan doğrudan ayırma ve jeotermal rezervlerde depolanması İzlanda’da yapılmaktadır. Ancak henüz bu yöntem Yeni Zelanda’da kullanılmamaktadır. Karan‘ın araştırması, biyokütlenin yakılması ile oluşturulan jeotermal enerjiden elektrik üretimini artırmak için CO2’nin enjeksiyon ile eşleştirilmesini yapan ilk araştırmadır.

UC Mühendisliği akademisyenleri Dr. Rebecca Peer ve Dr. David Dempsey, Karan‘ın araştırmalarını gözden geçirdiler. Dr. Peer, bu tür yenilikçi düşüncenin, karbondan arındırma sorununu çözmek için ihtiyacımız olan bir araştırma olduğuna inanıyor.

“Atmosferdeki CO2 miktarını azaltmak için kullanılan karbon-negatif enerji döngüsü, Yeni Zelanda’nın uzun vadeli enerji ve sürdürülebilirlik hedefleri için çok değerli olacaktır. Yerli kaynaklarımızı kullanan ve orman atıkları için bir çözüm sağlayarak potansiyel iklim değişikliği gibi küresel sorunlarla mücadele etmek UC’nin bir parçası olmak heyecan verici” dedi.

Dr. Dempsey, Karan’ın araştırmasının, Yeni Zelanda’nın 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşma hedefinin önündeki en büyük engelin, karşı karşıya oldukları kilit zorluklardan biri olan iklim değişikliği eyleminin karşılanabilirliği olduğuna inanıyor.

Dr. Dempsey, “Yeni Zelanda’nın karşılaştığı en büyük ekonomik sorunlardan biri; karbondan arındırma ve fosil yakıt emisyonlarından azaltmaya çalışırken beraberinde ülkeyi iflas ettirmeden yaşam standartlarımızı nasıl koruyabileceğimizdir.” dedi.

2024 yılının ortalarında mezun olmayı amaçlayan Karan, bu bölgeye olan ilgisinin çocukluk yıllarında başladığını söylüyor. Bu konu ile ilgili bir konuşmasında Dempsey “Çocukluğumdan ve bu sorunların bilincine vardığımdan beri, iklim değişikliği her zaman aklımda olmuştur. Aşırı hava olayları, büyük yangınlar, kuvvetli kasırgalar ve muazzam sel, kum fırtınaları gibi insanları, hayvanları ve çevreyi etkileyen bu olaylardan korunabilmek için bir şeyler yapmak istiyorum” demiştir.

“Bu benim yerel düzeyde katkıda bulunma yöntemim. Tek bir çözüm bizi kurtaramaz; daha fazla on yıllar kaybetmeden toplumumuz için en uygun çözüm yolları belirlenmeli ve hızlı hareket etmeliyiz.”

 

Kaynak

https://techxplore.com/news/2023-03-geothermal-energy-slash-emissions.html

Yorum Yap

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Son Yazılar

Son Yorumlar