Onur Enerji
7.Enerji Verimliliği Forumu Ve Fuarı
Wow Convention Center
16 Ocak 2016
Röportajı yapanlar: İrem İlkay Karataş, Ege Yalnızgezen, İlksen Esra Demir, Defne Ağır, Fatih Çalışkan.
Onur GÜNDURU
Lisans Eğitimini İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Bilgisayar Mühendisliğinde tamamladıktan sonra yüksek lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi’nde Mühendislik ve Teknoloji Yönetimi üzerine almıştır. Şu anda binaların enerji verimliliği ile ilgilenen Onur Enerji Şirketi’nde CEO olarak görev almakta.
Hakan KARAAĞAÇ
Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme mezunu. Şu anda Onur Enerji Şirketi’nde Proje Yöneticisi olarak görev almakta.
Röportaj
Defne Ağır: Neden enerji verimliliği üzerine yoğunlaştınız?
Hakan KARAAĞAÇ:
Enerji verimliliği özellikle ülkemizde çok büyük bir açık, ciddi bir tüketiciyiz, ülkemizde kullanılan elektrik enerjisi ve diğer enerji kaynaklarının %70′i yurtdışından ithal ediliyor. Bu yüzden bu satın aldığımız enerjinin verimli kullanılması ülkemiz açısından çok önemli ve buna katkı sağlamak amacıyla enerji verimliliğine yöneldik.
Defne Ağır: Bir binanın enerji giderlerinin düşürülmesi için neler yapılabilir?
Hakan KARAĞAÇ:
Bizim çalışmalarımız arasında özellikle enerji etütleri yer alıyor. Enerji etüdü bir binanın baştan aşağıya dış kabuğunun, pencerelerinin, aydınlatmasının, ısıtma ve soğutma sistemlerinin incelenmesini kapsayan bir çalışma bütünüdür. Sadece bu çalışmanın yapılması bile %5-10 enerji giderlerini azaltıyor.
Örneğin bir odayı incelemek için girdiğimizde pencere açıksa neden ve ne zamandır açık olduğunu sorduğumuzda karşımızdakiler kendi açıklarını fark etmiş oluyorlar ve pencereyi kapatıyorlar. Başka bir odaya geçtiğimizde ise klimanın sıcaklık ayarlarının değiştirilmesi gerektiğini görebiliyoruz. Sadece bu basit önlemler ile bile %5 civarında enerji tasarrufu sağlanabiliyor. Eğer işletme enerji giderlerini azaltmak için çalışma yapak isterse daha sonrasında da destek oluyoruz. Örneğin kazan değişimi ya da ısıtma soğutma sistemlerinin değiştirilmesi gibi. Tasarrufun sağlanması için aracı olarak bunun faturalara da yansıdığı bir sonuç elde edebiliyoruz.
İlksen Esra Demir: Onur bey konuşmasında mimari hatalardan bahsetmişti. Bu hatalar hakkında bizi bilgilendirebilir misiniz?
Hakan KARAAĞAÇ:
Bazen mimari yapılarda ilk çizilirken tasarıma öncelik veriliyor. Örneğin; bir binanın dış kabuğunu tamamen camdan yapıyorlar, müteahhit firmalar bu tasarımları uygularken uygun fiyatlı yapmaya çalışıyorlar. Bir binanın dışı tamamen cam olabilir ancak bu camın ısı yalıtımlı ve reflekte cam olması lazım. Bunlarda maliyeti arttırıyor ve müteahhitler tasarıma bağlı kalarak ucuz maliyetli üretim yapabilmek için bu uygulamaları yapmıyorlar. Bunun sonucunda binalar enerji bakımından verimsiz hale geliyor. Dışardan bakıldığında binanın tasarımını beğenilse de içerden baktığımda büyük enerji kayıplarıyla karşılaşıyoruz. Örneğin en çok karşılaştığımız ısı köprüleri oluyor yani 2 cam arasında hava kaçağı oluyor ve termal kamerayla incelendiğinde bu ısı kayıpları gözlenebiliyor. Bir binanın ısıtılması ya da soğutulması yapıldığında tüm ısının içerde kullanılmasını istersiniz, dışarıya atılan her ısı faturanıza yansıyan ek bir ücret demektir. Binanın mimarisindeki hatalar ötürü bazen bina o kadar verimsiz oluyor ki binayı komple yıkıp yeniden yapmak daha mantıklı olabiliyor ve kendini kısa bir sürede kompanse edebiliyor.
Defne Ağır: Türkiye’deki enerji için alt yapı çalışmalarını yeterli buluyor musunuz?
Hakan KARAAĞAÇ:
Türkiye’de şöyle bir bilinç var. Faturayı kendiniz ödüyorsanız rahatsız ediciyse önlem alıyorsunuz ama örneğin; devlet dairesindeyseniz önlem almıyorsunuz ben ödemiyorum diye. Alt yapı çalışmalardan önce bu bilincin oluşturulması gereklidir. Bu tarz yenilenebilir enerjiye olan talebin pasif evlere olan talebin artması sağlanmalıdır. Önce tasarruflu hayatın farkındalığını yaratmak gerekiyor. Sonraki adım ise yenilenebilir enerjiye talebin artmasıdır. Son 5 yılda bu konuda çok büyük adımlar atılmaya başlanıldı. Araştırma projeleri devam ediyor. Bu konuda ilerleyebileceğimiz konulardan bir tanesi ise kendi üretimlerimizi yapabilmek. Örneğin; güneş panelleri, rüzgâr sistemleri, pasif evlerdeki kullanılan ekipmanlar gibi. Yurt içi üretimler bu sektöre hız kazandıracaktır. Şuan da büyük bir çoğunluğu yurtdışından temin ediliyor. Ne kadar yurt dışına bağlı olursak o kadar sektörün hızını yavaşlatıyor. Çünkü tasarruflu bir ev yapılmaması konusundaki en büyük neden maliyet. Türkiye içinde enerji verimliliğine yönelik üretimler artarsa bu konuda bilincin çok daha fazla kolaylaşacak ve yenilenebilir enerjinin herkesin tercih edebileceği bir hale gelecektir.
İlksen Esra Demir: Sayın Onur Günduru kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Neden enerji verimliliği üzerine yoğunlaştınız? Kariyerinizi neden bu yönde devam ettirdiniz?
Onur GÜNDURU:
Bu sektördeki nadir bilgisayar mühendislerinden biriyim. 2002 yılında İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Bilgisayar Mühendisliği bölümünden mezun oldum. 2005 yılında Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik ve Teknoloji Yönetimi bölümünden mezun oldum. Bu süreç içinde verimlilik yazılımları üzerine çalıştım. 2010 yılına kadar ağırlıklı olarak yaptığımız iş süreç verimini arttıran yazılım çözümleriydi. Verimlilik konusuna bu anlamda hep yakındık. Kendi branşımda da aktiftim. Bilgisayar Mühendisleri Odası’nın kurucuları arasındanım. Oda çalışmaları bünyesinde danıştığımız bütün Makine mühendisleri, Elektrik-elektronik mühendisleri ve diğer mühendis arkadaşlarımızla birlikte bu enerji sektöründe değişen mevzuatla beraber bizde girme kararı aldık. Çünkü enerji verimliliğinin bu ülkede gerçekten bir ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Türkiye de israf korkunç boyutlarda. Ben bir makine mühendisinin ya da elektrik-elektronik mühendisinin işini yapmıyorum. Benim yaptığım iş daha ziyade bilginin yönetimi şeklinde. Ve bu işin bana kattığı şey ise; başkalarının bakamadığı gözde bakma şansımın olması. Çünkü farklı bir açıdan bakabiliyorum. Biz bunu hep bir avantaj olarak yaşadık bugüne kadar. Biz ağırlıklı olarak bina sektörü ile çalışıyoruz. Örneğin; kamu binaları, hizmet binaları gibi. Sanayide yaptığımız projelerin hepsi neredeyse uygulamaya geçti. Binalarda ise geçemiyoruz. Nedeni binaların yatırım maliyetlerinin örtüşmemesi.
İlksen Esra Demir: Bricker projesinden bahseder misiniz? Bu proje ile ilgili hedefleriniz neler?
Onur GÜNDURU:
Bricker projesi kamu binalarında yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğinin sağlanmasını amaçlayan bir projedir. Biz bu proje ile Türkiye’de ilk defa bir kamu binasına-hastaneye- ticari ölçekte bir parabolik kolektör sistemi kullandık. Bu sisteminin çalışma mekanizması; güneşten topladığımız ısıyı bir ORC sistemine aktarıyoruz ve güneşten gelen ısı ile elektrik üretimini sağlıyoruz. Elde ettiğimiz bu elektriği binaya yani hastaneye aktarıyoruz. Daha sonra ORC’nin atık ısısını ve ORC sisteminin çekemediği ısıyı birleştirip bir köprü kurarak soğutma sistemine veriyoruz. Biz bu projede Çinlilerin yeni geliştirdiği absorbsiyon soğutma sistemini kullanıyoruz Bu sistemin çalışma mekanizması ise diğerlerine göre çok daha kolay çünkü buradaki transferler katı-sıvı arasında yapılıyor ve bu sayede daha basit bir şekilde soğutmayı yapabiliyoruz.
Bu soğutma sisteminin atık ısısı ve diğer kalanlar ile birlikte aynı zamanda binanın ısı depolamasını da sağlıyoruz. Bununla birlikte sıcak su ihtiyacını karşılamış oluyoruz. Sistemimiz bu şekilde ilerliyor.
İlksen Esra Demir: Bu projeyi yürütürken karşılaştığınız zorluklardan bahseder misiniz?
Onur GÜNDURU:
Biz bu projeyi yaparken bir çok partner ile birlikte çalışıyoruz ve bizi denetleyen bir denetim mekanizması var. Bu mekanizma Avrupa komisyonunun atadığı kişinin bizi takip etmesiyle yürüyor dolayısıyla proje içerisinde uygulayacağımız şeylerin savunulabilir nitelikte olması gerekiyor. Bu yüzden baştan tüm ihtimalleri değerlendirerek çalışmalarımızı yürütüyoruz. Türkiye de gerçekten binalar enerji verimliliği açısından iyi durumda değil bu da iş yapmanızı zorlayan bir süreç. Örnek verilecek olursa ülkemizde ki binaların çatılarında baz istasyonları, antenler vb. bir çok şey görmek mümkün aynı zamanda bu durum yenilenebilir enerjinin kullanımı açısından da uygun değil. Bu bizi zorlayan bir durum açıkçası ancak yaptığımız araştırmalarda gördük ki 12 bin kamu binasında projenin uygulanması için potansiyel var bu da sevindirici bir durum.
İlksen Esra Demir: Sizce bir ülkenin önceliği yenilebilir enerji mi olmalı enerji verimliliği mi?
Onur GÜNDURU:
Enerji verimliliği önce gelmeli. Çünkü enerjinin verimliliği israfın ortadan kaldırılmasına yönelik bir hizmet. Bu durumu en iyi şekilde açıklayacak olursak talebi düşürmemiz gerek ki daha büyük kısmını yenilenebilir enerji ile karşılayabilelim. Eğer öncelik sırası bunun tersi olursa biz sadece israfı yenilenebilir enerji ile kapatmaya çalışırız ancak önleyemeyiz. Bunun için ülkeler önceliğini enerji verimliliğine vermeli.
İlksen Esra Demir: Ülkemizde yapılması planlanan nükleer enerji santrali hakkında neler düşünüyorsunuz?
Onur Günduru:
Teknik bakımdan nükleere karşı biri değilim ama gereksiz olduğunu düşünüyorum. Yönetimsel olarak ham madde üretimini yapmadığınız bir enerji kaynağını kullanmaya çalışmak ülkenin stratejisi anlamında mantıklı gelmiyor.
Bunun yanı sıra malzemelerin tedariği, bakımı sonrasında atıklarının bertarafı ki aslında tam anlamıyla bir bertarafı yok sadece farklı koşullarda saklanıyorlar bu gibi genel riskleri de düşünmek gerekiyor. Aslında ülkemiz sadece Bricker projesindeki gibi bir çalışmayı bile genele yayıp yürütebilirse yaklaşık beş milyar TL tasarruf sağlanabilir. Bu yüzden üretim yapmak önemli ama israf ülkemizde inanılmaz boyutlarda bunları ortadan kaldırmak lazım. Bununla birlikte Türkiye’nin alternatifsiz olarak yenilenebilir enerjiye ihtiyacı var ve bunun hızlı, doğru bir şekilde yapılabilmesi için mevzuatların değişmesi de söz konusu olmalı. Bu yüzden önceliğin verilmesi gereken alanın ne oluğunu bilmek ve eksiğe göre ihtiyacı karşılamak çok daha önemli olup göz önünde tutulmalı.
İlksen Esra Demir: Son olarak Türkiye ile diğer ülkelerini karşılaştırırsak ülkemizin potansiyeli ne durumda?
Onur Günduru:
Türkiye’nin enerji verimliliği potansiyeli çok büyük, bazı ülkelerin toplam enerji potansiyeli kadar büyük. Türkiye şu süreçte enerji faslı açıldığı zaman Avrupa Birliği entegrasyon çalışmaları çerçevesinde Türkiye’nin uyumlu olduğu ve uyumsuz olduğu noktaların tespitini yapan çalışmalar var ve bunlar devam ediyor, bu çalışmalar yakın zamanda paylaşılıyor olur. Sanayi tarafında eksiklerimiz var ama kapatılamayacak eksikler değil, ulaşım tarafında eksiklerimiz var, burada ulaşım sektör olarak bir tarafı özelde bir tarafı kamuda ve yapılabilecek şeyler yine çok fazla. Biz Avrupa ülkelerine göre bazı konularda gerideyiz ama mevzuat yönünden eksiğimiz hiç yok hatta öndeyiz bile denilebilir bina kategorisinde uygulamada, yani beklenen neyse o yapılıyor. Ama uygulama kalitesi o başka bir parametre. Çünkü bunu kim denetliyor, mevzuat var ve bu mevzuat ne kadar uygulanabiliyor. Bu ikisi arasındaki farka da gerçek bir uygulama için bakmak gerekir. Yani mevzuat olarak geri olduğumuz noktalar var ama çalışıp düzeltilebilecek ve uyumlu hala getirilebilecek kadar ama uygulama için daha sıkı çalışmamız gerekli.