Sussex Üniversitesi tarafından yürütülen yeni bir araştırmada, çelik endüstrisinin önümüzdeki 5 ila 10 yıl içinde emisyon sınırlama teknolojisine milyarlarca sterlin yatırım yapmazsa, küresel karbon bütçesindeki payını ikiye katlama riskiyle karşı karşıya olduğu konusunda uyarıyor.
CO2‘nin endüstriyel alanda en etkili yayıcısı demir-çelik üretimidir ve küresel sera gazı emisyonlarının %7’sini oluşturur. Araştırmacılar, endüstrinin mevcut tesisleri net sıfır kapasiteyle yükseltme fırsatlarını değerlendirememesi durumunda küresel karbon payının %12’ye yükselebileceği konusunda uyarıyorlar.
Sussex Üniversitesi İşletme Okulu Endüstri Bilim Politikası Araştırma Birimi‘nden (SPRU) Valentin Vogl liderliğindeki çalışmaya göre, önümüzdeki beş yıl içinde karbon yoğunluğu yüksek fırınları aşamalı olarak devre dışı bırakmak için herhangi bir adım atılmazsa, demir-çelik üretiminden kaynaklanan kümülatif emisyon taahhüdü, mevcut tahminlerin iki katına çıkarak 40 Gt CO2eq’e çıkabilir.
Stockholm Çevre Enstitüsü akademisyenlerinin de katkıda bulunduğu bu araştırma, sektörün geleceğine kilitlenen emisyonların korkulandan üçte iki daha düşük olduğunu ve bunun da düşük karbonlu bir geçişin önceden tahmin edilenden daha kısa sürede gerçekleşmesine izin verebileceğini ortaya koyuyor. Bunun yalnızca yeterli yeşil hidrojen üretimi ile birleştiğinde karbon yakalama veya hidrojen çeliği yapım teknolojisindeki hızlı gelişmelerle gerçekleşeceğini de ekliyor.
Araştırmacılar aşağıdakilere duyulan ihtiyacı vurgulamaktadır:
- Emisyonlar ve aktiflik yaşı hakkında şeffaf veriler içeren emisyonu yoğun endüstriyel varlıklar için bir gözlemevi,
- Durdurulmamış demir-çelik üretim varlıklarına yasal kısıtlamaların getirilmesi,
- Düşük emisyonlu çelik üretimi için uluslararası paylaşım teknolojisidir.
Joule dergisinde yayınlanan çalışmada “Çelik üretim ekipmanlarının gerçek tarihsel çalışma modellerine dayanarak endüstriden taahhüt edilen emisyonları nicelleştiren türünün ilk örneğidir. Dünya çapında 858 fırından gelen verileri içerir.”
SPRU’dan Valentin Vogl: “Çalışmamızın bulguları aslında umut verici ancak Dünya çelik kullanımını azaltmaya gidebilir. Çelik kullanımını minimuma indirgemek yenilenebilir enerjileri daha sık kullanmak ve yenilenebilir enerjiye uygun teknolojiyi geliştirmek, gereksiz çelik kullanımını azaltmak ve geçişi adil hale getirmekle sağlanabilir. Aslında çalışmamız, çelik sistemdeki teknolojik karbon kilitlenmesinin geçmişteki araştırmalarda varsayıldığından daha küçük olduğunu gösteriyor. Çelikten gelecek emisyonlar uzun ömürlü sermaye tarafından değil, yeni teknolojilerin yayılma hızı ve yenilenebilir enerji tedariki tarafından yönlendiriliyor. Bu sayede çelik ve enerji talebinde azalma sağlanıyor. Bu tür olumlu gelişmelerde hızlı ilerleme olmazsa, mevcut çelik üretim ekipmanlarının işletilmesi, muhtemelen dünyanın kalan karbon bütçesinin önemli bir kısmını tüketecektir.” dedi1.
Çalışma yazarları, fırın duvarlarını sıcak içeriklerinden ayıran refrakter malzemenin onarımına izin vermek için değirmen üretiminin durdurulduğunu tekrarlıyor ve büyük ölçüde yatırım yapılan yüksek fırın astarının, çelik üreticilerinin tesislerini düşük emisyon teknolojisine yükseltmeleri için en iyi fırsatı temsil ettiğini savunuyor.
Çelik sektörünü karbondan arındırmak için, yüksek fırınların karbon yakalama ve biyokütle yakıtı kapasitesiyle donatılması veya tamamen son yıllarda endüstrinin tercih ettiği karbonsuzlaştırma yolu olarak ortaya çıkan hidrojeni doğrudan indirgeme işlemi gibi farklı bir teknolojiyle değiştirilmesi gerekecek.
Araştırmacılar, medyan tarihi yüksek fırın kampanya ömrünü 17 yıl olarak belirlediler; bu, önceki çalışmalarda yapılan ve 40 yıla kadar olan ömür varsayımlarından önemli ölçüde daha düşüktür. Araştırmacılar, ilk kampanyalar için medyanın 19 yıl olduğunu, ikinci kampanya için 16 yıla ve üçüncü kampanya için 10,5’e düştüğünü buldular2.
Stockholm Çevre Enstitüsü Dr. Olle Olsson: “Küresel çelik sektörünün karbondan arındırılmasının, eski çelik fabrikalarının emekliye ayrılmasını ve yeni, sıfır çelik fabrikalarının kurulmasını gerektirse bile, kısa süre içinde mevcut sahaların dönüştürülmesi fikrinin baskın olması muhtemeldir. Bunun nedeni, aşağı akış ekipmanındaki büyük batık maliyetler ve vasıflı ve bilgili işçi ve personelin varlığı ile işlerin ve yerel olarak değer yaratılmasının sürdürülmesine yönelik siyasi çıkarlardır. Araştırmamız, sıfır emisyonlu teknolojiler tamamen ticarileştirilene kadar azaltılmamış yüksek fırınların kullanımdan kaldırılmasının ertelenmesi gerekmediği konusundaki kilit noktayı yineliyor. Bugün bile daha fazla karbon kilitlenmesini sınırlayan uzun vadeli bir sıfır emisyon stratejisiyle uyumlu ara adımlar uygulanabilir.” demiştir.
Kaynaklar