Ana SayfaMedyaRöportajProf. Dr. Nilüfer EĞRİCAN ile röportaj

Prof. Dr. Nilüfer EĞRİCAN ile röportaj

Prof. Dr. Nilüfer EĞRİCAN 

Suntek International Yönetim Kurulu Başkanı

(Yeditepe Üniversitesi Eski Rektör Yardımcısı)

 

RÖPORTAJ

Tuğçe YUMURTACI: Yenilenebilir enerji ve alternatif enerji kaynakları kullanımı ve bu alanda yürütülen projeler ne durumda? Bizi bu konuda genel olarak bilgilendirir misiniz?

Prof. Dr. Nilüfer EĞRİCAN: Bu konuda eski tarihlere giderek başlayacağım. Amerika Birleşik Devletleri`nde (ABD) güneş enerjisi hakkında doktora yaptığım 1972-1977 yılları arasında Türkiye`de hiçbir çalışma yoktu. Doktoradan sonra ABD’de biraz hocalık yaptım ve 1979`da döndüm. Döndüğümde hala bir çalışma yoktu. Bu nedenle belki bazıları hala bulunduğumuz konumu küçümseyebilir yani yeterli olmadığını söyleyebilir. Fakat ben yaşadıklarımdan hareketle son yıllardaki teşviklerle yapılan çalışmaları memnun edici buluyorum. Yenilenebilir enerji özellikle benim çalıştığım alan olan güneş enerjisi ihmal edilmiş durumda yeterli destek ve bilgi yok ama olacağına inanıyorum. 2014 ve 2015`in parlak olacağına inanıyorum. Diğer enerji türlerinden hidroelektrik ve rüzgâr bir yerlere geldi. Şimdi biyokütle ve güneş ile ilgili çalışmaların hızlanması gerektiğini düşünüyorum. İCCİ`nin açılışında bakan, Konya`da 3000 MW`lık bir güneş enerji santralinin kurulacağını ve arazinin hazır olduğunu, bununla ilgili altyapı çalışmalarına hız verileceği konusunda bir müjde verdi. Hepimiz çok mutlu olduk. Tabi ki bu bir günde olacak bir iş değil. 2023`e kadar en azından 20000 MW`a ulaşırsak ülkemiz için daha yararlı olacağına inanıyorum.
Tuğçe YUMURTACI: Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederiz. Diğer soruma geçiyorum. Teknopark İstanbul, ulusal inovasyona ve ülkemizin kalkınmasına önemli bir katkı sağlamıştır. Teknopark hakkında bilgi verir misiniz? Ülkemize başka ne gibi katkıları olacaktır?

Prof. Dr. Nilüfer EĞRİCAN: Umarım sunumumu dinlersiniz. Sunumum var bir sonraki oturumda. Sunumda daha detaylı anlatacağım. Teknopark İstanbul, mevcut üniversitelerimiz içinde yer alan teknoparklara bir alternatif değildir. Biz üniversitelerimizde bulunan mevcut teknoparklarla işbirliği yapmak amacıyla kuruluyoruz. O nedenle üniversitelerimizde bulunan teknoparkların daha da artmasını ve gelişmesini istiyoruz. Yani Teknopark İstanbul, bütün teknoparkların üstü konumunda olacaktır. Akademik ortamda çalışanları, sanayide çalışanları ve iş dünyasında çalışanları bir araya getirip, işbirlikleri yaptıkları, kendi aralarında ve mevcut üniversitelerle, üniversitelerdeki teknoparklarla, sivil toplum örgütleriyle de iş birlikleri yapabilecekleri bir ekosistemin olmasına gayret ediyoruz. Son zamanlarda inovasyon kelimesini çok duyuyoruz. İnovasyon önemli. Bu yüzden Teknopark İstanbul`un bir inovasyon habitatı ve cazibe merkezi olmasını ümit ediyoruz ve onun için çalışıyoruz. Sunumumda da göreceğiniz üzere hatta sunumu mu sizinle paylaşabilirim ve daha kapsamlı alıntılar yapabilirsiniz. Teknopark İstanbul stratejik bir konumdadır. Sabiha Gökçen Havaalanı`nın içinde ve de Avrupa`ya, Ortadoğu`nun birkaç şehrine ve Kafkaslara üç veya dört saate yakın bir mesafede. Aynı zamanda Sabiha Gökçen`den Çin’e dahi uçuşlar başladı. Yani Dünya`nın her yerine yakın mesafede olacak. İstanbul gibi bir erde siz gençler bunun önemini daha iyi anlıyor. Kaldı ki Pendik-Haydarpaşa demir yoluna, Kartal-Kadıköy metrosuna da bağlantı yapılıyor ve Teknopark`ın içine girecek. Yine TEM ve E-5 Teknopark İstanbul`a yakın. Tabi her şeyden önemli olan işbirliğine dayalı, bilgi üretiminin yapıldığı bir yer olmasıdır. O nedenle farklı olacağına inanıyorum ve kümelenme çalışmalarına önem veriyorum sunumda da söyleyeceğim şuan da sağlık kümesi başlamış durumda, havacılık kümesi ile ilgili çalışmalarımız başladı ardından enerji ile ilgili kümelerimiz yer alacak, nanoteknoloji kümesi aynı şekilde yer alacak ve elektronik enerji işlerini birlikte yürüten, özellikle de enerji verimliliğini ölçme ve izleme olaylarının yürütüldüğü bir çalışma içindeyiz. Güç birliğiyle rekabet gücümüzü arttıracak çalışmalar yapılacaktır. Vizyon 2023 olayına çok inanıyoruz ve de bunu gerçekleştirecek yani beş yüz milyar ihracat yapabilecek firmalarımızın Ar-Ge, inovasyon ve prototiplerini de oluşturarak üretime geçen çalışmalarını Teknopark ile gerçekleştireceğine inanıyoruz ve hedeflerimiz içine aldık. 2023`te sadece Teknopark olarak beş yüz milyar ihracatın %1`ini yani beş milyar dolarlık bir ihracatı sağlayacaktır. Özetle Teknopark işlemine dayalı çalışmaların gerçekleştirildiği tasarımdan prototip üretimine ve üretime geçişin olacağı bir teknopark olacaktır. Firmalar ve kişiler hem kendi aralarında hem de dışarıdaki Dünya ile başta üniversiteler, araştırma enstitüleri işbirliği içinde bulunacaklar. Kuluçkaya da önem veriyoruz diğer farkımız da budur. 20.000 m2 sadece kuluçka çalışmalarına ayrıldı. Şu anda da toplam 1 milyon m2 kapalı alan olacak bu Teknoparkın 61.000 m2 si faaliyette ve 33 kuluçka firmasını içinde barındırıyor. Doksan firma geldi ve firma sayısı 2023`te bin firmaya tamamlanacaktır. Bin firma, otuz bin çalışan, 1 milyon m2 kapalı alanın iki yüz bin metrekaresi üretime ayrılacak, hafif yani bacasız üretime de bir miktar yer verilecek ve de bir buçuk milyon m2 yeşil alanı içine alan kültür ve bilim alanı ile öğrencilerin ilkokul öncesinden başlayıp üniversiteye kadar farklı alanlarda yetiştirildikleri okullar, bilim ve teknoloji ile ilgili eğitimler, atlı spor kulübü, golf kulübü, parkurlar, yürüyüş alanları ve bütün etkinliklerin yapılabilmesi için de oteller, konferans salonları dahi Teknopark İstanbul`da yer alacaktır.
Tuğçe YUMURTACI: `Türkiye`nin Silikon Vadisi` olacak sanırım Teknopark İstanbul.

Prof. Dr. Nilüfer EĞRİCAN: Aynen öyle zaten sunumumda da var. Silikon Vadisine benzer bir ekosistemin yapılmasını hedefliyoruz. Teknopark İstanbul hiçbir üniversitenin içinde bulunmadığı için akıllara şu soru gelebilir: Öğrenci ve çalışacak öğretim üyelerine nasıl ulaşacağız? ` Biz üniversitelerle iç içe çalışıyoruz. Şu anda sekiz üniversitemizle anlaşmalar imzalanmış durumda. On üniversitemiz daha müracaat etti onları da değerlendireceğiz. Bu üniversiteler Teknopark İstanbul `a mükemmeliyet merkezleri kurmak için geliyorlar hatta kendi aralarında işbirlikleri yapıyorlar. Örnek vermek gerekirse İstanbul Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Piri Reis Üniversitesi işbirliğine girdiler. Denizcilik ve gemi inşaatı sektörüyle ilgili bir mükemmeliyet merkezi kuruyorlar. İstanbul Teknik Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitelerinin kendilerine ait Teknoparkları var. Fakat İTÜ, havacılık mükemmeliyet merkezini Teknopark İstanbul içinde kuruyor. Boğaziçi Üniversitesi, Acıbadem Üniversitesi sağlıkla ilgili mükemmeliyet çalışmaları içindedir. Zaten biraz önce bahsettiğim sağlık kümelenmesini Boğaziçi Üniversitesi yönetiyor. Teknoloji Transfer Ofisimizi Sabancı Üniversitesi ile bir anlaşma yaparak kurduk, faaliyete başladı ve onlarla birlikte yürütüyoruz ve her konuda çok yakın çalışıyoruz. Okan Üniversitesi ve Gedik Üniversitesi kendi binalarını yapacaklar ve Teknopark İstanbul`da yer alacaklar. İstanbul Ticaret Üniversitesi de yerini alacaktır. Gazi Üniversitesi Ankara`dan gelip yerini alacaktır. Gazi Üniversitesi, çalışmalarda kendi üniversitelerinin İstanbul temsilcisi olarak Teknopark İstanbul`da yer alacaklar. Başta proje çalışmalarımda daha sonra mükemmeliyet merkezlerinde tek başlarına ya da birkaç üniversite ile ortak çalışmalarda, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin yetişmelerinde ve bu öğrencilerin kendi firmalarını kurmalarında, bunlara destek amacıyla elli milyon dolarlık bir risk sermayesi fonu ayrıldı. Bu fon özellikle genç girişimcilere, kuluçka çalışmalarında çok yoğun çalışanlara da verilecek. Biz sadece, gelsinler binaları kiralasınlar biz de kiraları alalım anlayışından çok uzağız. Çünkü ana ortaklarımız Savunma Sanayi Müsteşarlığı ve İstanbul Ticaret Odası. Bizim arzumuz 2023 hedeflerimize ulaşabilmemizi sağlayacak firmalarımızın Teknopark İstanbul`da yer almasıdır. Sadece yerli firmalarımız değil yabancı firmalarımız da yer alacaktır. Ama istihdam yaratmak, teknoloji getirmek, bizlerle birlikte çalışmak şartı ile Teknopark İstanbul’da yer alacaklar. Öyle gelip Teknoparkı kullanıp gitmek yok!

 

Tuğçe YUMURTACI: Umarız en kısa zamanda bu proje gerçekleşir ve biz de yer alırız.

Prof. Dr. Nilüfer EĞRİCAN: 2070’de tamamlanacağı söyleniyor ama son çalışmalar daha kısa bir sürede tamamlanacağını gösteriyor. Bir aksilik olmazsa daha kısa bir sürede tamamlanacaktır. Faaliyete geçen 61.000 m2 yer de mevcut birçok Teknoparkın çok üstünde bir seviyededir. Büyüklük mesele değil ama felsefe çok önemli o felsefenin arkasında koşarak bu projeyi gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Tabi bu çalışmalar hep gençler için. Yani gençlerin daha farklı ortamlarda çalışabilmesini, gerçekten yaratıcı, yenilikçi ve üretken olmalarını sağlayacak bir sistemin kurulması asıl hedefimizdir. Bürokrasiden uzak, rahat edebilecekleri, farklı şeyler düşünmeden kendilerini çalışmalarına konsantre olabilecekleri ve sonuçta da ülke için, Dünya için üretimin gerçekleşeceği ortamın oluşturulması esas hedeflerimizdendir.

 

Tuğçe YUMURTACI: Biz çok mutlu olduk böyle bir projenin varlığına. Umarım bu proje en kısa zamanda felsefenize uygun olarak gerçekleşir ve ülkemiz de Dünya çapında büyük bir ün kazanır. Hatta biz de bu proje de yer alırız.

Prof. Dr. Nilüfer EĞRİCAN: İnşallah sizler de yer alırsınız. Bütün amacımız Avrupa’ya, Ortadoğu’ya, Kafkaslara ve Kuzey Afrika’ya daha çok hizmet verebilmek. Ülkemizdeki en büyük Teknopark olacak ama en büyük yerine en nitelikli ve düşündüklerimizi yansıtan, istediğimiz sonuçları alabileceğimiz bir Teknopark, bir cazibe merkezi olmasını istiyoruz.

Nilüfer Eğrican ile röportaj anı

Tuğçe YUMURTACI: Çok teşekkür ederim sorumuzu cevapladığınız için şimdi sıradaki sorumuza geçiyorum. Binaların yakıt tasarrufu teknolojilerinin geliştirilmesi ve binaların güneş enerjisinden faydalanılarak ısıtılması konusunda çalışmalarınız olduğunu okuduk. Ülkemizde inşaat sektöründeki büyüme doğada büyük bir tahribat meydana getirmeden yenilenebilir enerji kullanan akıllı binalar ile önlem alabilecek donanıma sahip miyiz?

Prof. Dr. Nilüfer EĞRİCAN: Tabi bu konuda da özellikle Kentsel Dönüşüm projeleri sebebiyle bir tartışma konusu. Fakat ben bu tartışmalara girmek istemiyorum. Güneş enerjisiyle elektrik üretebiliyoruz bunu da fotovoltaiklerle gerçekleştiriyoruz daha da çok çeşidi var. Bunlar fevkalade güzel uygulamalardır. Ülkemizin güneş enerjisi potansiyeli gündemde sık sık söyleniyor. Biz 2023’te 3000 MW değil en az 20.000 MW kurulu gücü görmek istiyoruz. 1 MW’ın altındaki sistemler binalarda, sanayi kuruluşlarında, endüstriyel uygulamalarda ve küçük güç santrallerinde yoğun olarak kullanılmaktadır. En önemlisi de bina uygulamalarıdır. Özellikle büyük şehirlerimizdeki yapılanmayı biliyoruz, yakından takip ediyoruz. Bunlarla ilgili istatistikler var. İNSAD (İNŞAAT SANAYİCİLERİ DERNEĞİ) raporlarında da inşaat sektöründeki gelişmeler çok iyi bir şekilde sık sık ortaya koyuluyor. Tabi inşaat bir ülkenin ekonomisini alıp götüren bir sektör olduğu için başta enerji çalışmaları olmak üzere bütün alanları etkiliyor. Binalarda çatı uygulamaları sayesinde elektriği elde etmek ve kullanmak fevkalade önemlidir. Bu nedenle geliştirilen binalara entegre edilen malzemeler var, fotovoltaikler var. Binalara entegre edilebilen malzemeleri yoğun olarak kullanmalıyız. Sadece cephe değil pencerelerde de kullanmalıyız ve elektriği üretip, tüketimini de sağlamalıyız. Kaldı ki tüketimden fazlası da satılıyor. Bunlarla ilgili yönetmelikler ve mevzuatlar fazlasıyla mevcut. Ben geriye dönüp baktığımda mutlu oluyorum. Birçok şeyin yazılı vaziyette olması bizim için kolaylıklar sağlıyor. Ama hala bürokratik sıkıntılar var. Uygulamaya geçildiği zaman bu sıkıntılar ortaya çıkabiliyor. Yavaş yavaş bu sıkıntılar da ortadan kalkacaktır. Binalardaki uygulamalarda belediyelerin devrede olması da sıkıntılar yaratabiliyor. Çünkü belediyenin yönetmeliğinde bu tür bir görev tanımı yok. Bu yüzden yapmak istemiyorlar. Bunlar da zamanla halledilecektir. Ölçüm yapılması, ölçümde değerlendirmeler yapılması sonucunda yarışmalar için 600 MW belirlenmişti ve 9000 MW’lık bir başvuru gerçekleşti. Birçok başvuru maalesef elimine edilemedi çünkü çok nitelikli başvurulardır. Tabi bu başvuruların tekrarlanması pek doğru değil değerlendirilmesi lazım. O nedenle ben dün bakanın müjdelediği 3000 MW’lık Konya’daki santrale çok mutlu oldum. Çünkü bu sayede değerli başvuruları değerlendirme imkanı olur. Sadece konutlar değil sanayi tesisleri de çok önemli yerler ve kendi elektriğimizi üretip, buralarda kullanmamız hatta termal uygulamalardan da yararlanarak ısı enerjisini de elde edip, kullanmamız mümkündür. Bunlar yeni teknolojiler değil 1972 yılında doktoramı yaptığımda da var olan teknolojilerdir bunlar. Ama her şey her gün değişiyor ve gelişiyor. Özellikle de fotovoltaik alanındaki gelişmeler son derece memnun edici ve verim arttırıcı. Yeni malzemelerin oluşması ve bunların kullanılmasının amacı daha verimli sistemler yapmak. Özellikle sıcak bölgelerde kullanılan fotovoltaikleri daha üstün nitelikli kılacak çözümler bulmak hedefimiz. Tabi teşviklerin arttırılması ve de daha çabuk davranılmasını istiyoruz.

 

Tuğçe YUMURTACI: Ben sıradaki soruma geçiyorum. Makalelerinizden bu soruyu çıkardık. Mikro ve Mezo sistemler son zamanlarda büyük önem kazanmıştır. Bunun sebepleri nelerdir? Hatta Mikro ve Mezo sistemler hakkında bizi aydınlatır mısınız?

Prof. Dr. Nilüfer EĞRİCAN: Oturum için başkanımız geldi. Sanırım birazdan oturumumuz başlayacaktır. Bu benim Tesisat Dergisinde yazdığım yazılardan gelen bir sorudur. Tesisat Dergisi teknik yayıncılığın çıkardığı en büyük sektör dergisidir. Bu dergide 2001’e kadar Üzeyir Garih yazıyordu o köşede, 2001’de Üzeyir Garih vefat edince benden o köşede yazmamı Süleyman Bulak rica etti. 2001’den beri yazıyorum. O yıllarda yazdığım bir yazıyı size gönderirim. Oradan da siz faydalı olan bilgileri kendinize alırsınız. Oturum için zamanım azaldı. Fakat dikkatinizin böyle önemli noktalara çevrilmesi beni mutlu etti.

 

Tuğçe YUMURTACI: Bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Kıymetli bilgilerinizi bizimle paylaştığınız için de tekrar çok teşekkür ederiz.

Prof. Dr. Nilüfer EĞRİCAN: Ben de çok teşekkür ederim. Kartımı size verdim. Herhangi bir şey olursa yine haberleşiriz. Bu kart benim 2011 yılında Yeditepe Üniversitesi’nde rektör yardımcılığından ayrıldığımda kurduğum ‘SUNTEK INTERNATIONAL’ firmasınındır. Bu firmayı kurma amacım sanayide kurulmuş olan bugün sayısı 152’yi bulan Ar-Ge merkezlerinin yapılanması konusunda çalışmalar yürütmektir. Çünkü bu Ar-Ge merkezleri çok önemlidir. Sanayide araştırma geliştirme faaliyetlerinin daha yapısal bir düzende yapılması ile ticarileşebilecektir. Ürüne dönecek sistemlerin işbirliği doğru bir şekilde yapılması önemli olduğu için bütün yoğunluğu bu alana veriyoruz. Sanayide merkez olabilmek için 50 Ar-Ge elemanı bulundurmak şartı vardı şimdi 30’a indirdiler ama sanayi kuruluşlarımız için 30 Ar-Ge mühendisini de bulmak çok kolay değil. Fakat proje bazında çok iyi niteliklerle yapılan Ar-Ge çalışmalarını yapan örnek kuruluşlarımızda var. Yani sadece her şey Ar-Ge merkezi kurmak değil proje bazında da Ar-Ge çalışmalarını yapmak esastır. İster Teknoparklarda olsun, ister kendi binalarında olsun herkesin Ar-Ge yapmasını istiyoruz. Hem üniversiteler hem sanayi kuruluşları hem de kamu enstitülerinin istediğimiz Ar-Ge’yi yani doğru Ar-Ge’yi yapmasını istiyoruz. Çok memnun oldum çok teşekkür ederim.

Röportajı yapanlar: Tuğçe Yumurtacı, Mehmet Berkay Kara, Ezgi Kulaç, Elif Umutlu

26 NİSAN 2014

http://teknoparkistanbul.com.tr

Yorum Yap

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Son Yazılar

Son Yorumlar