Dr. Oğuz CAN
Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü
(Önceden) Recydia A.Ş. Genel Müdürü
Sayın Dr. Oğuz Can Bey ile Yeşerenerji Dergimiz ve YEK kulübü üyeleri 2014 yılında İCCİ konferansında Recydia A.Ş. Genel Müdürü iken bir röportaj gerçekleştirmiştir. Kendisi Temmuz 2016’da Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü olarak atanmıştır. Bu atamanın vatanımız ve milletimiz adına hayırlı olmasını diler, kendisini kutlarız. Değerli müdürümüz ile yapmış olduğumuz bu röportajı yayınlamaktan onur duyarız.
Özgeçmiş
Dr. Oğuz Can, İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği’nden mezun olduktan sonra yine aynı üniversitede enerji dalında Yüksek Lisansını tamamladı. Marmara Üniversitesi Mühendislik Yönetimi Ana Bilim Dalından doktorası bulunan Oğuz Can’ın Akıllı Ulaşım sistemleri, Yenilenebilir Enerji, Atık Yönetimi ve Karbon Piyasaları alanında seminer, bildiri ve yayınları bulunmaktadır. Profesyonel iş hayatında;
- İsbak A.Ş. AR-Ge Müdürü,
- İstanbul Enerji A.Ş. Etüt ve Proje Müdürü,
- İSTAÇ A.Ş. Sistem Geliştirme Müdürü,
- Recydia A.Ş. Genel Müdürü,
görevlerini yürüten Oğuz Can, şuanda Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü’dür. İklim Değişikliği ve Karbon Yönetimi Derneği Genel Sekreterliğinin yanı sıra Türkiye Enerji Ekonomisi Derneği ve Türkiye Kamu-Özel Sektör Ortak Girişim (PPP) Yönetim Kurulu üyeliklerinde görev almaktadır. Oğuz Can ayrıca TAYÇED Atık ve Çevre Yönetimi Derneği kurucu Başkan Yardımcılığı’nı da yürütmektedir.
RÖPORTAJ
Beril ORTALIK: Çalışma alanınızı Yenilenebilir Enerji olarak seçme nedeniniz nedir? Bildiğimiz üzere Makine Mühendisliği okudunuz, sizi bu konuya yönelten etkiler çevresel mi yoksa içsel mi?
Oğuz CAN: Genel olarak üniversite mezunu olurken ne olacağınızı çok bilemiyorsunuz. Makine Mühendisi olacağınızı biliyorsunuz ama o mühendislik dalının hangi spesifik sektöründe branşlaşacağınızı bilmiyorsunuz. Onlar sizi çekiyor. Yani çok kararlı değilseniz ve istediğiniz noktaya gitmiyorsanız genelde iş bulma gayretiyle bir yerden başlıyorsunuz ve bunlar peş peşe geliyor. Enerji tabi Makine Mühendisliği açısından böyle bir sektör değil, içerisinde olan bir sektör. Fakat enerji dediğimizde de yenilenebilir enerjide onun içerisinde bir alt sektör olarak ortaya çıkıyor. Açıkçası beni bu noktaya getiren kendi içerisindeki sürdürülebilirliktir. Çünkü daha önceden akıllı ulaşım sistemleri, yakıt azaltımı, enerji tasarrufu, emisyon azatlımı ile ilgili konularda çalışmalarım oldu. Enerji verimliliği konusunda özellikle LED’ lerle trafik ışıkları ve aydınlatma çalışmalarında bulunma şansım oldu. O dönem ARGE odaklı çalışmalarımız vardı.
Beril ORTALIK: Sürdürülebilir Kalkınma için hangi sektörler iş birliği yapabilir?
Oğuz CAN: Çevre Mühendisliği, Makine Mühendisliği, Endüstri Mühendisliği, Elektrik Mühendisliği hatta Elektronik Mühendisliği bu konularla ilişkili dallardır.
Beril ORTALIK: Yenilenebilir enerji kaynaklarından biri olan rüzgar enerjisinin sürdürülebilir kalkınmadaki payı nedir?
Oğuz CAN: Aslında bu konuyla ilgili yapılan bir sürü çalışmalar var. Konuya iki açıdan cevap verilebilir. İlki, akademik bir yaklaşımla bilimsel, ikincisi ise biraz daha Türkiye ölçeğinde endüstriyel bir yaklaşımla veya girişimcilik ruhuyla. Bilimsel, akademik açıdan baktığımızda aslında rüzgar enerjisi sürdürülebilirlik matrisi içerisinde hidrolik, güneş enerjisi vb. yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde aşağı yukarı belirli bir ağırlıkta oluyor. Bunun içerisinde biyokütle, atıktan enerji ile sürdürülebilirlik yönünde biraz daha katkısı yüksek. Ama rüzgar enerjisinin endüstriyel ölçekten bir girişimci olarak baktığımızda da özellikle Türkiye açısından rüzgar kaynaklarını etkin kullanması noktasında çok önemli bir alan ve bu dönemlerde çok fazla yatırım yapılıyor. Fakat bunun da seviyelendirilmesi gerekiyor. Eğer siz rüzgar türbinini sürekli yurtdışından, diğer ülkelerden satın alıyorsanız sadece ve sadece gövdeyi oluşturabiliyorsanız, üretebiliyorsanız o zaman o noktada evet bir enerji üretiyorsunuz ama lokal istihdam oluşturamıyorsunuz. Bu şekilde yatırım eksik kalacaktır ve sürdürülebilir olmayacaktır. Dolayısıyla sektör oluşturmanız gerekiyor. Bu sektöründe aynı zamanda lokalize olması da çok önemlidir.
Beril ORTALIK: İnsan kaynaklı sera gazlarının oluşumundaki en büyük etken sizce nedir? Enerji üretimi, atıklar, ulaşım…
Oğuz CAN: Bu istatistiksel olarak cevaplanabiliyor aslında, bunlarla ilgili çok detaylı çalışmalar var. Birincisi tabi enerjidir. Enerjinin iki kullanım alanı var; sanayi ve evlerde. Enerji, iklim değişikliğine yol açan sera gazlarının oluşumunda en büyük paya sahip olanıdır. İkinci olarak ulaşım, üçüncü olarak tarım bulunmaktadır. Ulaşım içerisine baktığınızda karasal ulaşım yoğunluklu olduğu için daha etkendir. Küresel emisyonların %2,5 – 3’ününde hava ulaşımından meydana geldiğini görüyoruz. Bu noktada da emisyon azaltımı ile ilgili Türkiye’de envanter çalışmaları yapılıyor, bildirimlerde bulunuluyor ve raporlamayla ilgili sorumluluklar da çok yakında başlayacaktır. En hızlı olarak yapılması gereken ağacın alt dallarındaki meyvenin toplanması gerekiyor ki bu enerji kaynaklı emisyonların azaltılması gibi gözüküyor. Ulaşım ve diğer tarım kaynaklı emisyonlarda da özellikle sanayi kaynaklılarda enerjiden kaynaklanmıyor ama hidroflorokarbonlarımız (PFCs) var, klima gazlarımız var, perflorokarbonlarımız (HCFCs) var. Bunlarla ilgili emisyon azaltımlarını sağlamanız noktasında bir önceliklendirme yaparak hızlı, kolay ve büyük olan emisyon azaltımlarından başlayarak ilerlememiz gerekiyor.
Beril ORTALIK: Atıkların geri dönüşümü hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Oğuz CAN: Yani atıkların başka bir başlığı var. Avrupa birliğine baktığınızda, AB emülsiyonların %3’ü atık kaynaklıyken, Türkiye’ye baktığımızda %7 civarında. Yani aslında Türkiye atıklarını Avrupa’ya göre daha az değerlendiriyor. Bunu biz hem sektörel verilerden anlıyoruz hem de iklim değişikliği bize bunun sağlamasını yapmış oluyor. Hem maddesel geri kazanım hem enerji geri kazanımı kendi içerisinde birincisi dışa bağımlılığı azaltırken lokal istihdam ve bunu içerisinde de dağıtık merkez dediğimiz enerjideki güvenirliği arttırmada bir imkan sağlıyor. Avrupa Birliğinin en son yapmış olduğu analizler, özelikle yine atık tarafına bakan noktada; plastik kullanımı her yıl %3-4 artıyor. Her ne kadar biyo çözünür poşetler vb. gelse de artık insanlar daha çok bireyselleşiyor, daha hızlı yaşıyor, daha çok kullan-at gündelik alışveriş yapıyor. İşte ailemizden biliyoruz ki eskiden aylık alışveriş yapılırdı, şimdi haftalık hatta günlük alışveriş yapılıyor. Yani her gün eve marketlerden bir şeyler alınıyor ve bir şeyler atılıyor. Kişi başı Türkiye’de 1,2 kg atık üretiliyor. Bu atığın geri dönüştürülmesi sizin o kadar yurtdışına bağımlılığınızın azaltılması anlamına geliyor. 62,5 milyon ton civarında plastik üreten bir Avrupa Birliği var. Geri dönüşümü arttırarak bölge dışına bağımlılığını azaltma hedefi var. Bizimde aynı şeyleri hedeflememiz gerekiyor. Çünkü hem maden kaynaklarımız kısıtlı hem enerji kaynaklarımız kısıtlı hem de Türkiye ciro açığı itibariyle yurtdışına olan bağımlılığını öz kaynaklarla üretim yaparak azaltması gerekiyor ki Türkiye ulus olarak ekonomideki kalkınmasını sürdürülebilir kılsın. Aksi takdirde kırılganlık her zaman için soru işareti olarak karşımıza gelebilir.
Kübra KAPAN: Sunum sırasında atıklar bölge bölge değişebilir dediniz bundan kastınız nedir?
Oğuz CAN: Atık deyince atık diyerek geçmemeli onu da sınıflandırmalı. Katı, sıvı, gaz olmak üzere üç farklı atık vardır. Katı atıkların içinde endüstriyel atıklar ve evsel atıklar vardır. Endüstriyel atıklar zaten prosese göre düzenleniyor. Benim bahsettiklerim evsel atıklar. Evsel atıklarda örneğin; Antep’te doğal gaz kullanımı İstanbul’a göre gerideyse orada kömür kullanımı fazladır. Yani atıklarının içinde %6-7 kül görülebilir ya da bir yerde tarım, bahçecilik yapılıyorsa ve pazar kuruluyorsa orada yeşil atıkları daha fazla görebiliriz. Özellikle nisan, mayıs aylarında yeşil atıkta artış görülür. Teknoloji seçerken içerideki poşet atıkları da dikkate alınmalı. Mesela İstanbul’da atıkların içerisinde %12-15 civarında plastik poşet var. Siz teknolojinizi seçerken oradaki mekanik ayrıştırma içerisine havalı ayrıştırıcınızı, sarsak eleğinizi veya balistik eleğinizi seçerken bunu göz önüne almıyorsanız o ekipmanın normal olarak kullanımını engellemiş oluyorsunuz. Bir yerde peynir fabrikası varsa oradaki evsel atıklarda peynir altı suları görülebilir. Yani atıklar mevsimsel ve bölgesel olarak değişebiliyor. Tamamen bölgesel bir inceleme yaparak genel istatistiklerle gitmeden o bölgenin gerçeğiyle tanışılmasında çevre mühendislerine büyük işler düşüyor büyük bir gelişim alanı sizleri bekliyor.
Beril ORTALIK: Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olduğunuz TAYÇED’in sektördeki yeri nedir? TAYÇED hakkında kısa bir bilgi verir misiniz?
Oğuz CAN: Bu soru için teşekkür ediyorum. Aşağı yukarı bir yılı geçen bir dernekleşme sürecimiz oldu. 2012 Kasım’ da dernekleştik. Özellikle endüstriyel atıktan enerji elde eden büyük firmaların bir araya geldiği, sektör standartlarını yükseltmek, sektör içerisinde paylaşımları arttırmak ve Türkiye’nin çevre yatırımlarında daha hızlı, daha iyi örnekleri oluşturabilmek için İZAYDAŞ, PETKİM, İSTAÇ, Recydia ve MSG Enerji gibi sekiz tane büyük kuruluşun bir araya gelmesiyle, yine sektör içerisindeki son derece önemli oyuncuların bir araya geldiği 18-19 firmadan oluşan bugün bir arada çalışma yaptığı bir dernek. Bu dernek özellikle atık yönetimi üzerinde uzmanlaşma ve bu uzmanlıklarını yurt içi, yurt dışı edinimlerini sektörle paylaşmak ve yine burada da sektör gelişiminde sürdürülebilirlik sağlamak üzerine faaliyetler yapıyor. Çalışmalarımız içerisinde Çevre ve Şehir Bakanlığıyla birlikte başlamış olduğumuz evsel atıkların envanterine yönelik çalışmamız var. Bu çalışmalar tamamen pratiğe dönük, hızlı adımlarla olmaktadır. Teknik komite çalışmaları da var. Son derece aktif ve sektöre çok büyük katkılar sağlayacak bir yapı.
Kübra KAPAN: Bu seminer gibi birçok seminere ve sertifika programlarına katılıp bilgi vermektesiniz. Bu seminerlerin ve programların katkısı sizce ne kadar büyük?
Oğuz CAN: Üniversiteden mezun olduktan sonra hem bir şeyler alıyorsunuz hem bir şeyler veriyorsunuz. Bizlerin bu seminerlere katılmaktaki amacı da bilgi alışverişi. Bilgi çağındayız. Bilgi çok çabuk tükenen, yenilenen bir şey. Sektöre göre değişiklik gösteriyor bazen 3 gün bazen 3 ay en fazla 6 ay. Dolayısıyla bilgiyi paylaştıkça yeni sorular, yeni kesişimler getiriyor. Buralar benim bilgi verdiğim değil daha çok geri dönüş aldığım ve aynı zamanda gelişim alanlarını gördüğüm yerler. Onun için çağrıldığımda üniversitelere eğitim vermeye de gidiyorum. Buralarda trend analizi yapılıyor. Sonuç olarak mühendislik bir yaklaşım metodudur. Bir konuya hızlıca erişip o konudaki en iyileri bulup çözüm üretmektir. Bu şekilde firmanıza gelişim alanları da bulmuş oluyorsunuz. Aslında bu seminerlere gelmek sizin projelerinizin devamlılığını azaltıyor. Belirli bir zaman kaybına neden oluyor. Ama değiyor mu? Kesinlikle değiyor. Yalnızca bir kişinin bile bir şey alması çok önemli.
Kübra KAPAN: Enerjide inovasyon olması ne derce önemli? Bu konu hakkında neler yapılabilir kısaca bilgi verebilir misiniz?
Oğuz CAN: Ben aslında enerji, yenilenebilir enerji, atık yönetimi ve akıllı ulaşım sistemlerinin de ülkeye gelmesinde öncülük etmiş kurumlarda bulundum. ARGE olarak patent almış, faydalı olmuş, birçok yerlileştirilmiş ürünün geliştirilmesinde o ekibin bir şekilde yanında bulundum. O açıdan inovasyonu, değişimi görmek, değişime açık olmak, değişebilmek olarak özetleyebilirim. Bu bireysel hale getirildiğinde de sizin doğrularınız ve yanlışlarınıza cevap bulmaktır. Değişimin içinde de fırsatları yakalıyorsanız anlamlı bir sıçrama geliştiriyorsanız bu inovasyondur. İnovasyon, kişi ve firmaların hayatındaki ürün segmentlerindeki farklılaşma ve bu farklılaşmanın getireceği faydadır. Fayda getirmeyen bir farklılaşmaya inovasyon demiyoruz. İnovasyon kelime olarak hayatımıza girdiği gibi anlayış olarak da girerse Türkiye bölgesinde daha güçlü bir hal alacaktır.
Röportajı yapanlar: Beril Ortalık, Kübra Kapan, Melda Evrim Tablı.
http://www.eie.gov.tr