Attila Yapar | Attila Yapar |
♦ İTÜ Elektrik Mühendisliği, Lisans | |
♦ Kontek Enerji, Satış Müdürü | |
♦ Kontek Enerji, İş Geliştirme Direktörü | |
♦ Kontek Enerji, Solar Direktörü |
S: Farklı pozisyonlardan güneş enerji direktörlüğüne geçişiniz iş hayatınızın bir getirisi midir, güneş enerjisine karşı duyduğunuz ilgi midir?
C: Şirketimiz Kon-tek Otomasyon A.Ş. 1994 yılında kurulmuş olup, altyapı ve endüstriyel tesislerin elektrifikasyonu, otomasyonu ve enerji verimliliği konularında faaliyet gösteren bir “Elektrik Mühendisliği” firmasıdır. Lisansız Elektrik Yönetmeliği’nin yayımlanmasından sonra 2012 yılından itibaren yatırımcı olarak GES (Güneş Enerji Santralleri) projeleri geliştirmeye başladık ve 2017 sonuna kadar 32 MWp’lik bir portföye geldik. Kendi santrallerimizi yaparken, aynı zamanda enerji yatırımcılarının da GES’lerini EPC (Engineering Procurement and Construction) kapsamında yapmaya başladık ve 2021 yılından itibaren de mottomuzu “Enerji ve Ötesi” olarak belirleyerek yenilebilir enerji dönüşümünün içinde olmayı hedefledik.
1994’den bugüne kazandığımız mesleki tecrübelerimizi, elektrik bilgimizi, elektrik mühendisliği altyapımızı ve taahhüt kabiliyetlerini GES projelerinde katma değere dönüştürmeye çalıştık. Ben de firma içindeki “Ürün Satış” kısmındaki tecrübelerimi 2017 yılından bugüne GES tarafına yönelttim. Özetle Kontek Enerji‘nin yenilebilir enerjiye dönüşümü ile birlikte ben de Elektrik Mühendisi olmamın da rahatlığı ile bu alana yönelmiş oldum.
S: Yapmış olduğunuz güneş enerji santrali projelerinde mühendislik açısından hangi özellikler ön planda? Projelerde hangi kritik noktalara dikkat ediyorsunuz? Güneş enerji santrallerinizi diğer enerji santrallerinden ayıran önemli özellikler nelerdir?
C: Öncelikle ulusal ve uluslararası standartlara uygun olarak proje tasarımlarını yapmalısınız. DC/AC oranı, arazi ya da çatınızın alanına göre üretim-maliyet açısından optimum noktası bulanmalıdır. Fotovoltaik (PV) panel, solar inverter, solar kablo gibi temel ekipmanları doğru seçmeniz ve enerji üretimini maksimize edecek en ideal tasarımı yapmanız gerekiyor. PV panel teknolojisi çok hızlı değişen bir teknoloji, projenin bulunduğu coğrafyayı da dikkate alarak teknolojik olarak en güncel ve aynı zamanda da güvenilir markalarla çalışmalısınız. Solar inverterde de saha ya da çatı projesine göre uygun çözümlerle gitmelisiniz. Arazi tipi GES projesi ise central mı (merkezi) yoksa string inverter mi kullanılacak iyi analiz edilmeli. Çatı projesi ise MLPE (module level power electronics) optimizerli inverter mi yoksa standart MPPT’li (maximum power point tracking) inverter mi kullanmak gerekecek doğru karar verilmeli. Saha ya da çatı projesi durumuna göre; hem statik olarak en doğru tasarımlarla, hem de üretimi maksimum yapacak çözümlerle ilerlenmeli. Saha projelerinde sabit çözüm mü yoksa güneş takip sistemli (tracker) konstrüksiyon kullanılmalı iyi çalışılmalı. DC ve AC gerilim düşümleri minimize edilerek enerji kayıpları aşağı çekilmeli. Yapılan tüm tasarımlardan sonra PVSyst gibi çıktıları uluslararası finans kurumlarınca kabul edilebilir simülasyon programları ile GES üretimleri simüle edilerek en optimum çözümler bulunmalıdır. Yatırımın geri dönüşünü hesaplanırken yatırımcıya doğru ve net bilgiler verilmelidir. Sonuçta enterkonnekte sisteme bağlanacak bir enerji santrali kuruyorsunuz bu santralin şebeke şartlarına uygun olması gerekiyor.
GES’ler statik yapıdaki santrallerdir. Doğru bir tasarım ve doğru bir ürün seçimi doğru bir mühendislik anlayışı ile yapılırlarsa ve işletme bakımları uygun bir şekilde uygulanırsa 25-30 yıl ışınıma bağlı öngörülen üretim değerlerini alabilirsiniz.
S: Güneş enerjisi açısından Türkiye’nin bulunduğu coğrafi konumu değerlendirebilir misiniz? Güneş enerji santralleri, jeotermal ve hidroelektrik santrallerine ne kadar destek verebilir?
C: Ülkemiz, coğrafi konumu nedeniyle önemli bir güneş enerjisi potansiyeline sahiptir. Türkiye Güneş Enerjisi Potansiyeli Atlasına (GEPA) göre, ortalama yıllık toplam güneşlenme süresi 2.741 saat olup, ortalama yıllık toplam ışınım değeri 1.527 kWh/m2 olarak hesaplanmıştır. Bu verileri daha iyi yorumlayabilmek için Almanya ile bir karşılaştırma yapacak olursak; Almanya’nın güneşlenme süresi yaklaşık 1.600 saat, yıllık toplam ışınım değeri 1.030 kWh/m2 dir. Yani aynı kurulu güçte bir GES Türkiye’de Almanya’dan 1,5 kat daha fazla üretim yapabilir. Bu anlamda çok şanslı bir bölgedeyiz.
Jeotermal veya hidrolik santrallerle birlikte ikinci bir kaynak olarak GES ile desteklenerek hibrit çalışan santraller önemlidir. Öncelikle jeotermal enerji santraller (JES) için konuşacak olursak, termal suyun kaynağından çıkarılması, ısıl transferin yapılması, soğutma prosesi ve tekrar çıktığı kaynağa geri gönderilmesi (re-enjeksiyon) için ciddi anlamda enerji tüketilir. Buna santralin çalışması için gerekli olan iç ihtiyaç enerjisi diyoruz. Yaklaşık olarak iç ihtiyacın santral gücüne oranı %15-20 civarındadır. Santral kurulu gücünün bir kısmı iç ihtiyaca gittiği için, JES’ler ancak kurulu güçlerinin %80-85 oranında şebekeye enerji verebilirler. JES sahasında GES için uygun yer olması durumunda iç ihtiyacın büyük bir kısmı GES’ten sağlanabilir ve böylece JES’in genel verimi yükseltilebilir. Bu yapılırken de JES’in bağlantı noktasında hiçbir ekstra donanıma da ihtiyaç duymazsınız.
Hidroelektrik enerji santralleri (HES) yenilenebilir enerji kaynaklarından olmakla birlikte enerji üretimi su rejimi ile doğrudan orantılıdır. Yaz aylarında su rezervlerinin düşmesi ile birlikte HES üretimleri azalmaktadır. Rezervuarlı santrallerde su üzerine yapılacak ya da HES sahasının yanına uygun araziye yapılacak GES’lerle yaz aylarında düşen enerji üretimi GES ile tamamlanabilir. Aynı zamanda su üzerine yapılacak GES’ler buharlaşmayı da azaltacağı için ekstradan bir avantaj daha yaratacaktır. Ayrıca su üzerine yapılan GES’lerdeki PV panellerinin alt tarafları su tarafından doğal olarak soğutulacağı için verimleri de artacaktır.
Yapılacak hibrit santrallerde şebekeye verilen enerji hiçbir zaman ana kaynağın (burada JES ya da HES) sözleşme gücünü geçemez. Hibrit yapılacak santrallerde her iki kaynağı efektif kullanacak uygun yazılımlara ihtiyaç vardır. Kontek bu konuda da projeye özel hibrit PPC (Power Plant Controller) yazılımları geliştirmektedir.
S: Ülkemizin coğrafi konumu dolayısıyla güneşlenme süresinin, dünyadaki çoğu ülkeye göre fazla olmasına rağmen hala tüm enerjiler içerisinde %4-5’lik bir paya sahiptir. Bu payı artırmak için firmanız özelinde ve ülke genelinde neler yapılabilir?
C: Ben GES yapayım, enerji üreteyim ve satayım diye bir şey yok. GES yatırımı yapmak istiyorsanız ya lisanslı üretici olacaksınız ya da enerji tüketiminizi karşılamak amacı ile üretim yapmak için lisanssız mevzuata uygun lisanssız üretici olacaksınız. ETKB (Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı) belli dönemlerde lisans için kapasite yarışmaları açıyor. YEKA (Yenilebilir Enerji Kaynak Alanları) olarak ta adlandırılan bu yarışmalara katılabilirsiniz ve uygun fiyatla lisanslı GES üretici olabilirsiniz. YEKA projelerinde katılımı tabana yayıp, yatırımcıları daha fazla teşvik eden iş modelleri ile bu alanda yatırım potansiyeli artırabilir. Lisanssız tarafta ise, sözleşme gücünüz kadar GES santrali kurabilirsiniz; fakat prosedürler oldukça yorucu ve yatırımcıyı zorluyor. Bu konuda iyileştirmeler yapılabilir.
Ayrıca Avrupa’da yapıldığı gibi ikili PPA (Power Purchse Agrement) enerji satın alma anlaşmalarının yolu açılarak yatırım maliyetine katlanmak istemeyen tüketiciler için GES santralleri de yapılabilir; fakat henüz maalesef ülkemizde bu yöntem mevzuatsal olarak tam yapılabilir durumda değildir.
Bir de en önemlisi ev tipi uygulamalar için uzun vadeli desteklemelerle tüketicilere fazla yük getirmeyen ekonomik modeller geliştirilmeli ki GES yatırımları tabana yayılabilsin. Küçük ev tipi kurulumlarında bürokratik işlemlerin çok daha sadeleştirilmeye ihtiyacı var.
S: GES kurulumu yaptığınız şirketlere bakıldığında Turkcell gibi önemli firmaların da enerjilerini yenilenebilir kaynaklardan elde ettiğini görmekteyiz. Orta ve küçük ölçekteki firmaların bu trendi yakalaması ne kadar zaman alacaktır?
C: Çok uzun sürmeyecektir, yüksek oranda tüketimleri varsa, her ay düzenli olarak ciddi rakamlarda elektrik faturaları ödeniyor ise bu dönüşüm kaçınılmaz olacaktır. Finansmana ulaşımları kolay hale gelirse yani projeler finanse edilirse daha hızlı bir süreç olacaktır.
Ayrıca karbon ayak izini sınırlamak, sınırda karbon uygulamalarına takılmamak için firmalar hızlı bir şekilde yenilebilir enerjiye geçmek durumunda kalacaklardır.
Sektörel olarak bakıldığında enerjisini GES’ten düşük maliyetle karşılayan bir firma ile, enerjisini klasik yöntemlerle karşılayan firma rekabet konusunda eşit olmayacaktır.
Özetle uygun finansman modelleri ile GES’ler orta ve küçük ölçekli tüm firmalara hızlı bir şekilde girebileceklerdir ve giriyorlarda.
S: Ülkemizin deprem kuşağında olmasıyla birlikte herhangi bir yangın durumunda veya yıldırım düşmesinde güneş panellerinin ne tür koruma sistemleri vardır?
C: Aslında bu sadece güneş enerji santrali için geçerli bir durum değil. Yaptığınız bina içinde, kurduğunuz fabrika içinde aynısı geçerli. Biz arazi kurulumlarında o arazinin konstrüksiyon sistemini tasarlarken, sahanın deprem bölgesi sınıfı, rüzgar hızı, kar yükü dikkate alarak, TSE ve diğer uluslararası normların bize söylediği emniyet katsayıları kullanarak statik hesaplamalarını yapıyoruz. Uygulamanın her aşamasında da kalite kontrollerimizi yapıyoruz. Yıldırımdan korunmak içinde farklı yöntemler kullanıyoruz; temel olarak özellikle arazi projelerinizde topraklamaya çok önem veriyoruz. Saha durumuna göre pasif ya da aktif yıldırımdan korunma yöntemlerini kullanıyoruz.
Yangın riski özellikle bina üzeri çatı uygulamalarında çok daha önemli hale geliyor. Çünkü yatırımcı için çatının üzerinden çok çatının altındaki ana faaliyet konusundaki operasyonun sağlıklı olması çok daha önemli. Teknolojik olarak ark tespiti yapabilen, ark olduğunda kaynağın gerilimi kesebilecek teknolojilere sahip olan solar inverterler var. Bu inverterleri kullanmak potansiyel risklerinizi yönetme ve kontrol altına alma konusunda size yardımcı olacaktır. Şunu unutmamak gerekiyor, yangın ya da yıldırım düşme durumlarında GES’in normal fabrikanızdaki elektrik tesisatındaki riskten daha fazla ya da eksik bir riski yok. Doğru mühendislik uygulamaları ile riski yönetebilir hale gelirsiniz.
S: İleriki dönemde AB yeşil mutabakat şartları firmanızı etkileyecek midir?
C: Bu soruya iki şekilde cevap vermek isterim. Birincisi biz de firmamızda enerji tüketiyoruz. Yeşil mutabakata direk muhatap sektörler; demir-çelik, çimento, gübre, alüminyum ve enerji. Bu 5 sektör ciddi karbon emisyonu salımı yayıyorlar. Bizim firma anlamında şu aşamada böyle bir derdimiz yok.
İkincisi ise, bu 5 sektör ve ileride gündeme gelecek enerji yoğun çalışan sektörler için sınırda karbon uygulaması bu firmalara yenilebilir enerjilere geçiş yapma zorunluluğu getirecek. Biz de EPC firmaları olarak bu firmalara GES kurmaları konusunda elimizden gelen hizmeti vermeye çalışacağız.
Röportajı yapanlar: Okan Şener, Eray Dönmez, Özgül Saraç